Ana Sayfa Röportajlar Yurt Dışındaki Türkler Röportaj Serisi – Müge Arıkut

Yurt Dışındaki Türkler Röportaj Serisi – Müge Arıkut

5005
Yurt Dışındaki Türkler Müge Arıkut
Yurt Dışında Yaşayan Türkler Röportaj Serisi - Müge Arıkut

Merhaba Hubogi okuyucuları! “Yurt Dışındaki Türkler” (YDT) röportaj serimizin ilkiyle karşınızdayız. Türkiye’den birçok yetenekli insan, yurt dışındaki oyun şirketlerine transfer oluyor ve çalışma hayatını buralarda sürdürüyor. Hubogi olarak globalde neler oluyor,  Türk oyun sektöründeki gelişmeler nedir derken, yabancı ülkelerde yaşayan ve global oyun şirketlerinde çalışan Türkleri sizlerle buluşturmak istiyoruz. Serimizin ilk konuğu, daha önce bir oyun yayıncı şirketinde birlikte de görev aldığımız Müge Arıkut. Türkiye’deki çalışma hayatını Almanya’ya taşıyan ve Münih’te Chimera Entertainment’ta Product Monetization Manager olarak görev yapan Müge’ye, yurt dışı macerasına nasıl karar verdiğinden, yerleşim sürecine ve Türkiye’den yurt dışında çalışmak isteyen tüm sektör arkadaşlarına verebileceği önerilere kadar birçok soru sorduk. O da tüm samimiyetiyle kendisini anlattı. Lafı fazla uzatmadan röportaja geçelim.

Hubogi: Müge, merhaba. Başarılı bir Türkiye kariyerinden sonra artık yurt dışındasın. Geriye baktığımızda seneyi devirmiş gözüküyorsun. Nasıl yurt dışında yaşam, alıştın diyebilir miyiz?

Müge Arıkut – Müge: Bir sene geçmiş diye bakınca bir garip oluyor şimdi, alıştım aslında. Epeydir İstanbul’a gitmiyorum, haftanın birkaç günü bilet bakmayı bırakalı da baya oldu. 🙂

Münih bir Berlin, bir Londra olmasa da yaşamak için ideal bir yer. Şehir yaşantısı İstanbul’da büyümüş, yirmi dört saati hareketli geçirmeye alışkın birisi için biraz rutin kalmıyor değil ama zaten günün çoğu ofiste geçiyor, o yüzden şikayetçi değilim.

İşimi severek yapıyorum. İş arkadaşlarım sosyal çevremi oluşturuyor ama Türkiye’de yaşarken de farklı değildi. Oyun camiası her yerde aynı sıcakkanlılıkta, başka meslekleri yapabilecekken kendi tercihleri ile oyunu seçen insanlar, o yüzden iş teslim tarihlerinde bile bir şekilde eğleniyoruz. İş sonrasında da Bavyera’nın kendine has arpa sularını içiyoruz, hayat kötü desem otobüs kaldırıp dövmeye gelirsiniz.

Münih şehir olarak sakin, güvenli ve pahalı bir yer. ‘’Belki şurada küçük bir rezidans ve alışveriş merkezi vardır’’ demedikleri için olsa gerek ev sıkıntısı var. İlk 5 ay şirketin ayarladığı bir stüdyoda kaldım, o esnada kalıcı daire aradım ve sonunda başardım. 1+1 evde yaşamak büyük lüksmüş.

Yurt Dışındaki Türkler Müge Arıkut
Yurt Dışındaki Türkler Röportaj Serisi – Müge Arıkut – Chimera Entertainment Çalışma Ofisi

 

Hubogi: Biz bir süre beraber çalıştık fakat okuyucularımız seni tanımıyorlar. Biraz bize kendinden bahseder misin, oyun sektörüne girmeye nasıl karar verdin, Münih’e giderken sektördeki gelişimin nasıl oldu?

Müge: 2010 sonunda Peak Games’de “Lokalizasyon Uzmanı” yani bildiğin “Çevirmen” olarak çalışmaya başladım. 15-20 kişi Moda’da bir apartman dairesindeydik, Facebook oyunları yapıyorduk. Sidar Abi ‘’Sabah 10 gibi başlıyoruz, akşam da artık ne vakit bitirirsek’’ demişti, hakikaten de öyle oldu. Aslında yeni mezun olduğum için Almanya’da yüksek lisansa başlayacaktım ve en fazla 6 ay çalışırım diyordum ancak birkaç ay sonra oyun tasarımı öğrenmeye başladım ve çeviriden tam zamanlı tasarıma geçtim, yüksek lisans da tarihe karıştı.

Gece 3 toplantıları, Big Mac savaşları, Koşuyolu ofisi, kendi oyunlarımızı geliştirmeye başlamamız, Kabataş ofisine geçmemiz ve 5 katlı iş hanının yarısını istila edecek kadar büyümemiz derken 3.5 yıl çalıştım. En yakın arkadaşlarım ve eşimle orada tanıştım, şimdi herkes dünyanın ayrı bir köşesinde çalışıyor ama her fırsatta görüşüyoruz. Aslında iyi de oldu, hemen her şehirde bir evimiz var 🙂

Peak Games sonrasında kısa süreli olarak başka bir start-up da “Producer” olarak görev yaptım. O aralar da harala gürele yurt dışı başvuruları yapıyorum ama hepsi kapı duvar. 3 ay saldırıyorum, bir sürü görüşme, iş örneği hazırlamalar, sonra yetersiz bulunmam ve pes etmem. Bir süre öfkelenip bıraktıktan sonra yine başlıyorum. Sonunda Londra’da bir şirket ile en son görüşme aşamasına geldim, davet ettiler, gittim tanıştım, teklif bekliyorum artık, ev falan bakıyoruz Londra’da. Olmadı sonra, daha da geliştirmem gerekiyordu kendimi.

Londra işi yattı ama o sırada Netmarble Türkiye kuruluyordu. Orada “Product Manager” olarak başladım, tabiri caizse Seul’deymişim gibi yaşadım bir sene. Çok şey kattı ama çok da götürdü o bir yıl. Her insan farklıdır ama iş ahlakı ve temposu, verim anlayışı bana uymayan kültür & şirket. Bir süre sonra mutlu olmadığımı fark edince tekrardan rotayı Avrupa’ya çevirdim. Birkaç yer ile teklif aşamasına geldik. Peak Games ortaklarından, producerım Rina Onur büyük destek oldu. En içime sinen yerde olduğum için çok mutluyum.

Hubogi: Şu anki görevin Monetizasyon üzerine. Oyun yapımında en keyif aldığın bölümde misin yoksa yaratıcı süreçlerden birinde olmak da ister miydin? Şirketteki görevinden de bahseder misin biraz.

Müge: En sevdiğim bölümdeyim şu anda. Oyun tasarımı yaparken işin mutfağındaydım, sonrasında pazarlama, yayıncılık ve iş geliştirme üzerine de deneyimim oldu ama ikisinin ortası tam istediğim yermiş. Chimera Entertainment büyük yayıncılar için oyun geliştiriyor, en büyük partnerimiz Rovio. Angry Birds Epic ilk büyük oyunumuz, doksan milyonun üzerinde indirildi. Benim çalıştığım Angry Birds Evolution şu an soft launch evresinde. Oyun tasarım ekibinin fikirlerini nasıl kar edilebilir hale getirebileceğimiz üzerine fikirler geliştiriyorum, bunları Rovio ile paylaşıyorum. Oyun metriklerinden, analizlerden ve oyunun gelecek güncellemelerinde neler yapılacağından sorumluyum. Geliştirme ekibi ve yönetim arasında köprü rolüm var diyebilirim. Oyun tasarımı ve kreatif süreçlerde bulunurken bir yandan data ile ilgileniyorum. Atacağımız her adımı bir iş planı ve stratejisi üzerine kuruyoruz ve buna göre önceliklendiriyoruz. A/B testleriden sorumluyum, bu aralar oyunu kırmak için ne yapabileceğimiz üzerine çalışıyorum. Limitleri anladığımızda daha iyi deneyim sunabiliriz.

Hubogi: Yurt dışında çalışmaya karar verme kısmından bahsedelim. Bir fırsat mı doğdu yoksa bu fırsatı yaratmak için çabalıyor muydun? Yurt dışı kararını ailen nasıl karşıladı?

Müge: Fırsat doğmadı, hayatımın bir döneminde farklı kültür ve anlayışlar ile çalışmak ve yaşamak istiyordum. Erkek arkadaşım da aynı fikirdeydi, o yüzden ilk kim iş bulursa gitme kararı aldık. LinkedIn üzerinden başvurular yaptım. Oyun üzerine uzmanlaşmış bir insan kaynakları firması ile tanıştım ve onlar vasıtasıyla şirketlerle görüştüm. Son yıllarda yurt dışında çalışmaya giden çok arkadaşım oldu; kimisi ilk başvurusunda kabul edildi, kimisi de benim gibi çok denedi. Ailem mutlu oldu, zaten kardeşim yıllardır yurt dışında olduğu için de alışkınlar.

Yurt Dışındaki Türkler Müge Arıkut
Yurt Dışındaki Türkler Röportaj Serisi – Müge ve çalışma arkadaşları


Hubogi:
İş yerine, ortama adapte olma sürecin nasıl geçti? Türklere kıyasla yabancı bir şirkette yeni gelenlere olan davranışlar nasıl, yöneticilerinle aran nasıl?

Müge: İş arkadaşlarım Türkiye’de de çok sıcakkanlılardı, burada da farklı olmadı. Yeni olduğum, sosyal çevrem olmadığı için daha da yardım etmeye çalıştılar. İş konusunda zaten diyecek çok söz yok, her şey planlı. Son dakika talepleri, acil yetişmesi gereken raporlar çıkmıyor. Çıkarsa da birisi planlama aşamasında hata yapmıştır, oturup nasıl iyileştirebileceğimizi konuşuruz. Alman disiplini değil de efektifliği diye bir gerçek var. Herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor, “işi yapmış olmak için yapmak” diye bir durum söz konusu değil. İnsanların egoları yok. İyi bir oyun yapmak istiyoruz, bunun için uğraşıyoruz.

CEO’ya bağlı olarak çalışıyorum, saygı duyduğum bir insan ve öğrenmem, gelişmem için destek veriyor. Kariyerimde ilk kez araştırma yapmam, öğrendiklerimi paylaşmam için vaktim var. Neden metrik bazlı geliştirme yapıyoruz? Retention, arpdau, cohort analizi gibi fantastik kelimeler hayatımızda niye var? gibi soruların cevaplarını tüm ekip arkadaşlarıma anlatıyorum. İlüstratör de, front end geliştirici de bunların ne anlama geldiğini öğrenince oyuna faydası olacak fikirler üretiyor. Hepimizin uzmanlık alanları var ama birbirimize katkı sağlıyoruz, yönetim de bunu teşvik ediyor.

Hubogi: Yurt dışındaki Türkler ekibinden biri olarak senin gibi yurt dışını deneyimlemek isteyen, çalışmak isteyen Türk sektör arkadaşlarına neler önerirsin? Nasıl bir yol izlemeliler?

Müge: İngilizcelerini ellerinden geldiğince geliştirsinler, dökümantasyonlarını ingilizce yapsınlar. Her şirket yurt dışı bağlantılı olarak çalışmıyor, o yüzden aktif olarak yabancı dil konuşmuyor olabilirler ama iş disiplinlerini bunun üstüne kurmalarında fayda var. Sosyal medya üzerinde çok çeşitli gruplar var, takip edilebilir. İşi size iş bulmak olan insan kaynakları firmaları var, ödemeyi işveren karşılıyor.

Hubogi: Türk oyun sektörü ve global pazar hakkındaki fikirlerini merak ediyoruz. Sence Türkiye globale göre ne durumda, nasıl bir yol izlerse aradaki faklılıkları yok edebiliriz?

Müge: Mobil üzerine çalıştığım için farklı platformlar üzerine geliştirme yapan şirketleri pek bilmiyorum, o yüzden hakkını veremediğim olursa affola. Sektör güzel bir büyüme içerisinde. Gram Games’ın oyunları büyük kitlelere ulaştı, yakın zamanda Londra ofisini açtılar. Peak Games mobil alanda global oynuyor. Toy Blast, Amerika’da 2016’nın en çok kazanan 10 oyunu içinde, gurur verici.

Esnek çalışma saatlerini kendi iş esnekliğine ve planlamasına yansıtabilen yönetici sayısı arttıkça sektör de ivme kazanacaktır. İnsanlar bu işi zaten sevdikleri için yapıyorlar, çalışanlarını takdir etmesini bilen ve yaratıcı ortamı besleyen şirketler de kendilerini oyunları ile ön plana çıkartıyor.

Yurt Dışındaki Türkler Müge Arıkut
Yurt Dışındaki Türkler Röportaj Serisi – Müge ve Chimera Entertainmen Çalışanları


Hubogi:
 “Yurt Dışındaki Türkler” röportajlarımızın ilkini seninle gerçekleştirdik Müge. Bu keyifli sohbet için teşekkür ediyoruz. Münih’teki yaşantında ve Chimera Entertainment’taki başarılarında devamlılık diliyor, bize ayırdığın süre ve samimi cevapların için teşekkür ediyoruz. Kendine iyi bak Müge, yolun açık olsun!

Müge: Ben teşekkür ederim! Oktoberfest’e beklerim.